26 Nisan 2024 Cuma
Ana Sayfa Forum Sohbet Hesabınız Haberler Not Defteri İstatistikler İletişim

MENÜ
Kasabamız

 Son Haberler(20/04)

Dislikasabasi.com
Üyelere Özel

 Site Not Defteri

Faydalı Bölümler
Yardımcı Linkler


Gazete Sayfa Linkleri
 ÇEKME ZAHİDEM DESTİLERİN DOLMADAN
ÇEKME ZAHİDEM DESTİLERİN DOLMADAN


ÇEKME ZAHİDEM DESTİLERİN DOLMADAN

Değerli kardeşlerim, 80 yaşına basmış Zahide Ninenin anılarını içim burkularak dinledim. Geçmişten geleceğe ışık tutmak, o zamanın örf ve adetlerini tanıtmak, çektikleri sıkıntıları anlatmak, anlatırken köyün diliyle yazmak istedim. Aynı zamanda ülkemizin nereden nereye geldiğini göstermek, içinde bulunduğumuz şartların değerini iyi bilmek, her günümüze şükretmek gerektiğini daha iyi anladım.

79 Sene evvel Dişli Köyü'nde Kırşevi sokakta doğmussuyun. Kerpiçten yapılmış düz damlı iki göz evimiz bi de aharımız varıdı. Bubama Gara Çontu'nun Davıt derlerdi. Dudu abam, Ismahan Abam Üseyin agamla birlikte dört kardeşiz. Osman ve Gadir emmilerim Çanakkale Harbinde şehit düşmüş. Bubam Yemen'e Savaşa gitmiş, Açlıktan, ölen atların kemiklerini taşla ezip toz haline getirip yerlermiş. Bubam arkadaşlarıyla esir düşmüş, esirlerin yemeklerine akşam olunca kaçmasınlar diye ilaç katarlarmış. Gece olunca gözleri görmezmiş. Bubam ; "Eğer köye sağ salim dönersem, anama köpek çanağına yal kardırcan, köpeğinen barabar yiycen" demiş. Dokuz sene sona köye gazi olarak dönmüş. Askere giderken kırk günlük olan kızı Dudu abam dokuz yaşına girmiş. Kapı çalındığında çocuk bubasını bilememiş. "Anaa! bize bi yabancı geldi" diye anasına ünnemiş. Anası kızım o senin buban demiş.

Bubam savaştan köye döndükten sona çiftçilk yapmaya başladı. Bir çift öküzümüz vardı. Kara sabanla tarla sürer, Gölden ot getiriydi. Bi de ineğimiz varıdı. İneği elimle sağardım. Şimdiki gibi süt makinesi yoğudu. Bubam abdes alırken görüydüm kollarında kurşun izleri varıdı. O yıllar evlerde terkos suyu yoğudu. Kadın ve kızlar suları çeşmeden doldururlardı. On dört on beş yaşındayken köyün eski hamamının yanındaki sığır eyliği çeşmesine iki destiyle su doldurmaya gittim. Çeşmeden su doldurukan Durmuş emminin Amet elinde bakırınan su doldurmaya geldi. Ben de erkek diye kıyıya çekilmek istedim.

Çekme Zahidem destilerini dolmadan,
Bahçelerin gülü açıp solmadan,
Söyle bubana, seni bi kötüye vermesin,
Verip de verem olmadan.

Dedi. Eve geldim. Anama anlattım. "Kızım o delikanlının sen de gözü mü var?' Diye sordu. "Bilmeyyon ana" dedim. Aradan zaman geçti. Ismahan abamın eve giderken "Zahidem Bir dakka" dedi.

Merdimandan inişin,
Kıkır kıkır gülüşün,
Akşam bana söz verip,
sabah geri dönüşün

Neden acaba dedi. Hiç cevap vermedim. Bubam duysa bana bir araba dayak atardı. Eskiden şindiki gibi çamaşır makinesi ve ceriyan yoğudu. Kazana çeşmeden su getirip doldurdum. Odun ateşiyle suyu gaynattım Esbap daşında esbapları yudum. Çamaşırları sererken Amet evin önünden geçiyordu. Beni görünce:

Evinizin önü ufacık çardak,
Ayıp oluyor, sokakda durmak,
Çok zor şu yalan dünya'da,
Zahidem dengini bulmak.

Dedi. Bahar mevsiminde Sarıbağ'da anamla birlikte tahta çapaleyyorduk. Amet'de omzuna küreği alıp tarla sulamaya gelmiş. Beni görünce yanımıza gelerek selam verip "iş olsun" diyerek "Keziban aba Zahide'yi bana vercen mi?" Anam da "Benim gız çok nazlı sizde edemez" deyince;

Bostan ektim Sarıbağa, Tekke'ye,
Kuşlar konmuş, işlenmedik mekkeye,
Tek versin de Zahide'yi Keziban aba,
Söz veriyon ben kahrını çekmeye.

Demesin mi? Aradan epey zaman geçince Amed'in anası Pakize teyze komşumuz Hatça abayı isteyci göndermiş. Bubama yalvarmış. "Tokmali gile çapaya gittim çok tarlaları var." demiş. Bubamın gönünü etmiş. O zamanlar kızlar büyüklerine sevdiğim oğlana varcan diyemezdi. Eskiden kışın çok kar yağardı. Evlerin üzerinde çatı yoğudu, düz damlıydı. Kar yağdığı zaman evin damındaki kar kakılırdı. Evin damını kakıyordum. Birisi karpuz büyüklüğünde kar topunu bana attı. Döndüm baktım kim diye gine yavıklım Amet'di

Kar yağar da kaba yelsiz erimez,
Yazman güçcük, gözlerini bürümez
Tek gelsen de sen bana,
Ölsek bile yerde tenimiz çürümez.

Dedi Bubam "eğer yavıklınla konuştuğunu duyarsam seni Amede vermen" dedi. Bizim zamanımızda kızların yavıklısıynan bile konuşması yasaktı. Zaten telefon da yoktu. Elektrik aldım, alamadım bilmezdik. Ana buba kime verise kız ona varıydı. Kızlar mektup yazmasını öğrenir de oğlanlara mektup yazar diye mektebe yollamazlardı. Beni de yollamadılar. Kaynam gil bize başlık parası konuşmaya gelmişler. Bubam "11 altın 1 yüzük, bir takım kadife, bir takım ezebaşı, bir takım basma ve 1500 lira ağırlık verceniz" dediğinde Ismahan abam; "Geçtiğimiz kış Fadime 5 altın, 500 lira ağırlığa gelin oldu. Çok istiyorsun" buba dedi.

EVLİLİK HAYATIMIZ

Amed'inen yavıklı olduktan bir ay sona soğuk bi kış günü gelin oldum. Eskiden yazın hiç düğün olmazdı. "Yazın bulgur göce zamanı. karı koca zamanı değil." Derlerdi. Çünkü yazın herkes ireçberlik yapardı. Haşhaşlar kırılır, ekin biçilir, harman yerine sap getirilir, düven sürülür, harman savrılırdı. Kadınların düğünü ıscak olduğu için ahırda yapıldı. Erkeklerin düğünü köy odasında yapıldı. Çalgı dutmuşlar. Gelin olduğum gün başımı duvakla düzdüler. Oğlan evi gelin almaya gelince anam ve abalarım ağlamaya başladı. Motur arabasına sandalye koydular Sandalyeye oturdum. Dudu ve Ismahan abalarım sağımda solumda ayakta dineldiler. At arabaları gelin moturunun arkasında arka arkaya sıraya geçtiler. Yani konvoy oluşturdular. At arabalarına oğlan evinin hısım ve akrabaları binerek yolda giderken fıstık, şeker saçtılar. O gün geline oruç tutturulur, Orucunu kaynaya veriydi. Bazıları tepsi,sahan verir, bazıları da sana burma bıyıklı yiğidimi verdim derlerdi. Kaynam da bana "biricik goçum oğlumu verdim". dedi.

Evlendiğim günün ertesi günü bana çamırla ocak sıvattılar. Ellerim soğuktan mos mor oldu. Bizim yuva kurduğumuz yıllarda evlerde zoba yoktu. Isınmak için ocak yakılırdı. Ev doğru dürüst ısınmazdı. Ocakla ilgili; "Önün gavırga gavırı, arkan harman savırı" derlerdi Gelinler kaynaya, kaynataya kocasının hısımlarına sessiz konuşurdu. Yani sesi kısılmış insan gibi konuşurdu. Adet öyleydi. On sene sessiz gonuştum. Benden önce Battal gayınıma gelen Satı eltim hala sessiz konuşuyordu. Eltimden önce sesli konuşunca kaynam Pakize; "Denli gelin, densiz gelin, Büyük gelinden önce söyleyen gelin" Diyerek kızdı. Oyusam iki çocuğum olmuştu. Kaynatam gilin bir çift beygiri, bir çift öküzü varıdı.İreçberlik yaparlardı. Evde Battal, Satı, Ismeyıl, Adile, Memetali, Amet olmak üzere on bir kişi bir arada yaşeyyorduk. Evin bi gözünde gaynam gil, diğerinde satı eltim gil, kilerden bozma garanlık odada biz duruyduk. Eşyalarım; yatak, kilim, bir kaç sahan ve kındıra yastıktan ibaretti. O zamanlar kızlar gelin olduktan sonra on beş gün dışarı çıkmazdı. İki hafta sonra gelinin anası akrabalarıyla çerez getiriler, oğlan evi de üç, dört sıfra yemek yaptırır beraber yerdik. Sonra kadınlar kendi aralarında düğün ederler, geline yazma örterlerdi. Yazma örterken öndüüç'! derlerdi.

Gaynam gilinen on sene birlikte aynı çatı altında yaşadık. Sonra sığır eyliği çeşmesinin yakınında bulunan Badiniklerin iki odalı düz damlı toprak eve kiraya girdik. Aylık 20 lira ödeyecektik. Biz ayrı ev dutunca gaynam bize kızdı. Verdiği kilimi, hasırı, elimizden geri aldı. O devirde Alişenin İnneci Nutti belediyenin yakınlarına takoz tuğladan ev yaptırıyordu. Harç olarakta çimento kullanıyordu. Kocam çimento kağıtlarını toplayıp eliyle dikti Toprak tabanın üstüne kilim yerine serdi. Gelirimi olmadığı için ev kirasını ödeyemedik. Karşıda anamdan galma tarlamız varıdı. Oraya ev yapmaya karar verdik. Keşçinin Gümüş briket satardı. Ondan borcunan biriket alıp iki göz ev yapmaya başladık. İllaz usta ve amet duvar ördü. Ben çamır garıp ustalara verdim. Evi belediyeye haber vermeden gaçak yaptığımız için ireyis Halli ibirem Pambıkçı Bayat'lı fen memurunu ve Gudretin Erceb'i göndermiş. Gara zorunan yaptığımız iki göz evi yıkmak istediler. Elime sırık alıp fen memurunu dövdüm.Ercep dayağı görünce çareyi kaçmakta buldu. İreyis seni mahkemeye vercen beş sene mapısta yatırcan sen benim memurumu nasıl döversin diye bağırdı. Ben de ireyisin çok sevdiği Ese Hoca'ya gidip durumu anlattım. Ese Hoca'da kadın hapısta yatar mıymış, köyün şerefi var. Guliler, Hamzalar da evi gaçak yaptıydı. Onların evini niye yıktırmadı diye söylendi. Sonra belediyeye giderek ireyisi ikna etmiş. Halli ibirem ireyisin hakkını yimiyelim. Çalışkandı, köye alettirik ve terkoz suyu onun gününde geldi.

İKİMİZİ BİRBİRİMİZDEN AYIRAN ZALIM FRANSA

Teyzemin oğlu Tırının Farettin köye izine geldiğinde. Garısıynan bize yağ, zeytin, peynir, almış getirdi. Çok duygulandım. Ağlamaya başladım. "Farettin ağlama böyün fakirisen, yarın Allah neler veri Ben Amed'i turist olrak Fransa'ya götüren, yalınız yolda yakalanırsa onu bilemen" deyince kocam " Beni götürmek isteyyon emme , yol param bile yok" Dedi. Farettin: "ben sana para veren sona eline geçince ödersin" dedi.. Farettinle Amet trenle Fransa'ya gittiler. Kocam giderken çocuklarım Mustafa ve Bahriye ilkokula gidiyordu. Gülşen bir aylıktı. Eli her şeye yakışırdı. Duvar ustalığı yapar, fayans döşer, su tesisatı döşerdi. Fransa'da çalıştığı ilk zamanlar çevreyi tanımadığı için arkadaşına parayı köye gönderiver dermiş. O da gönderdim diye yalan söyler, parayı yirmiş. Biz de çocuklarınan ne zaman para gelecek diye aylarca beklerdik.

EBEDİ AYRILIK VAKTİ GELDİ

Amet Fransa'da oturum alamadığı için on sene köye gelemedi. Babasız Mustafa'yı evlendirdim. Bahriye'yi ve Gülşen'i gelin ettikten sona beni de Fransa'ya götürdü. Gavur llerinde tam otuz sene çalıştı. Bir tatil günü "sağ elim tutmuyor" dedi. Doktora götürdüm. Hastanede bir ay yattı. Saçları dökülmeye başladı. Fransız ve Arap doktor oğluna, kızına telefon çek buraya gelsinler dedi. Mustafa Belçika'daydı. Durum vahimdi. Bu sefer ben ona "Bozuk'ta biter meşhur iğde, ilaç olayım amed'im derdini söyle" dedim. Hiç konuşamıyordu. Bana gözlerinden yaşlar akarken melun mekun bakyordu. Mustafa dört saat sonra geldi. Doktorlar "baban sigara içer miydi diye sordular. İçerdi dedi.Baban maalesef kanser olmuş. Bir iki günlük ömrü kalmış" dediler. Bana şiirler yazan hayat arkadaşım ertesi günü hayata veda etti. Cenazesini ana vatana getirdik. ağlayarak toprağa verdik. Hakka kavuşan eşimi zaman zaman üryamda görün. Yemek yidirdiğimde yada başka hayır ettiğimde o gün eve gelir. Memnun olduğunu söyler, Her gün onun ruhuna fatiha yolleyyon. Ben ondan razıydım. Allah'ta ondan razı olsun. Öbür dünyada firdevs cennetinde buluşalım.







Son Güncelleme :  29/03/2017 Saat 16:06:21 Bu Haber  4369 Kez Okundu



Kasabamızdan bildiriyor
 
Mustafa OKUMUŞ

mustafaokumus2@hotmail.com

Sitemizde 2067 adet haberi bulunmaktadır.




Yazdırılabilir Sayfa   

Sitemizde yayınlanan haberlerin ve fotoğrafların kullanım hakkı www.dislikasabasi.com 'a aittir. Herhangi bir şekilde haber içeriği ve fotoğrafları izin alınmaksınız kullanılamaz..

Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız.

Anonim kullanıcı yorum yazamaz, lütfen kayıt olun


Yorum Bölümünden bundan sonra Yorum yapan üyemize ait bilgiler ve avatar resmi görülebilecektir. Avatar resminizi sitemizde yer alan resimlerden seçebileceğiniz gibi farklı bir resim ile değiştirmek istiyorsanız ; özel mesaj bölümünden admine mesaj göndererek veya üyelikte yer alan email adresinden webmaster@dislikasabasi.com email adresine resmin internet adresini veya resmi gönderebilirsiniz.

     
 Yorumlayan : A. Muttalip Okumuş      Tarih : 15/04/2017 15:12:57
   
Ankara
05/01/2008
Mesaj Bilgisi
828

Fanatik Üye
 
ZORLUKLAR KENTİ DİŞLİM İNSAN OKUYUNCA GEÇMİŞ ZAMANDAKİ İNSANLARIN YAŞADIKLARINI ANLIYOR ŞİMDİ İSE HERŞEY VAR MAŞAALLAH

     
     
 Yorumlayan : Salih EROĞLU      Tarih : 30/03/2017 14:12:45
   
TINAZTEPE BELEDİYESİ
11/03/2013
Mesaj Bilgisi
1802

Fanatik Üye
 
YAŞAYAN ÇINAR ZAHİDE TEYZEYE ALLAH SAĞLIK SIHAT, DAHA NİCE UZUN ÖMÜRLER VERSİN

     
     
 Yorumlayan : Mustafa UYAR      Tarih : 30/03/2017 11:48:12
   
Dişli Atatürk Ortaokulu Müdürü
12/11/2007
Mesaj Bilgisi
596

Fanatik Üye
 
Zahide ninemizin hayatı bizler için geçmişi yaşatan bir roman gibi... Bizler zaman olarak bu yaşanılanların bir kısmını azda olsa yaşadık fakat yaşı 40 dan aşağı olanların daha dikkatli olarak zahide ninemizi anlaması lazım. Geçmiş de yaşanan hayatlar ders ve ibret almak için anlaşılmalı ve günümüzün nimetlerinin kıymeti daha bilinmelidir.... Tabiki yaşanmadan tam olarak anlaşılmaz ama en azından ecdadımıza saygı ve sevgi göstermemizin nedenlerinden birisini anlamış oluruz yada anne ve babalarımızın bizler için verdiği nasihatları neden tutmamız gerektiğini kavrarız . zahide ninemizin ağzına sağlık, Allahdan nice sağlıklı ve bereketli uzun ömürler dilerim. Mustafa hocama da bizlere böyle canlı tarih yaşattığı için teşekkür ederim...

     
     
 Yorumlayan : Abdil TEKEŞ      Tarih : 30/03/2017 09:37:38
   

30/10/2005
Mesaj Bilgisi
2079

Fanatik Üye
 
Güzel Dişlimin Güzel insanları beldemizde yaşanan canlı örneği okuduktan sonra bu günümüze şükretmezsek Rabbimize nankörlük etmiş oluruz. Yarınlar inşallah daha güzel olur. Allah''a kul, Resulüne ümmet olduğumuzu unutmayalım. Müslümanca yaşamaya gayret edelim. Geçmişimizden ibret alalım. Geleceğimize o şekilde yön verelim. Dünyada bir çok yerde Zahide ablanın çektiği sıkıntıları hala bu günlerde çekenlerin olduğunu unutmayalım. Onlar için de en azından dua edelim. Sağlığımızı koruyalım. Helal haram ayırımını iyi yapalım. Hatır kırmayalım, haksızlık yapmayalım. Gönül alalım. Bol bol tasattukta bulunalım. Allah yar ve yardımcımız olsun. Ömrümüz hayırlı ve bereketli olsun.

     
     
 Yorumlayan : Salih Kahraman      Tarih : 30/03/2017 00:24:16
   
Bolvadin
01/02/2007
Mesaj Bilgisi
1973

Fanatik Üye
 
Zahide abanın yöresel şivesiyle anlattığı yazıyı baştan sona kadar okudum ve çok duygulandım.Eski insanlar ne zorluklar ve meşakkatler çekerek yokluk içerisinde birbirlerini ölesiye severek ve bağlanarak yaşamışlar.Şimdi günümüzde maalesef böyle sıkıntılar ve yokluk içindeki sevgiler kalmadı.Şimdiki nesil bolluk ve huzur içerisinde ama istisnalar hariç böyle uzun evlilikler ve ölümden sonra da bağlılıklar fazla kalmadı.Ufak bir yokluk olsa veya sıkıntı olsa hemen mahkeme salonlarında boşanma için biribirlerine boşanma davası açar oldular.Böyle yaşanmış hayatlardan ibretler alarak ve sabrederek ve çiftler birbirlerine ölesiye ve öldükten sonra da unutmayarak ve eşinin arkasından hayır-hasenat yaparak yaşamalı ki hayatın tadına varılabilsin.

     

Habere Yapılmış Toplam 5 Yorum Bulunmakta